Özgecan Aslan!
“Ruhumu kaybettim!”
Sadece birkaç gün önce aldığım bir haberle hiç tanışık olmadığım bir genç kız için kelimenin tam anlamıyla “kahroldum”.
20 yıldır pamuklara sarılarak büyütülmüş gencecik bir kız,
Tecavüze uğramamak için direndi ve bu direnişin bedelini çok ağır ödedi…
Bıçak darbeleriyle öldürüldü ve sonra bembeyaz bedeni ateşe verildi.
Hunharca katledilen o güzel kızın cansız yanık bedeni bir dereye atıldı.
Özgecan Aslan…
Bu isim bana her zaman adaletsizliği, haksızlığı, acıyı, en çok da çaresizliği hatırlatacak…
Hatırlatacak değil, unutturmayacak…
Hiçbir zaman unutmayacağım bu ismi ve o masum fotoğraflarını…
Anne Songül, baba Mehmet ve abla Beste’nin çaresizliğini asla unutmayacağım,
Unutturmayacağım da…
Naçizane ben de üniversite öğrencisiyim,
Ben de bir ailenin kızıyım,
Ben de birilerinin arkadaşı, kardeşi ve akrabasıyım…
Hepimiz birileri için böyle değil miyiz?
Peki ne istediniz Özgecan’dan? Eksik olan neydi de bir can alarak kapattınız eksiğinizi?
Ablası “ruhumu kaybettim” derken yüzünüz kızarmadı mı?
Annesi “sütünü ve harçlığını verip okula göndermiştim” dediğinde evladın gözünün önüne gelmedi mi?
Babası “meleğime toprak atmayın” diye yavrusunu gömerken hiç mi sızlamadı içiniz?
Siz Özgecan’a kıydınız biz kahrolduk,
Ancak kahrolma sırası sizde şerefsizler!
Ne içerde ne de dışarda sizi barındırmayacağız!
Acı çekeceksiniz ama ölmeyeceksiniz!
Biz insanlığımızı, Özgecan’ın tırnak izlerini suratınızda gördüğümüz an kaybettik!
Şimdi siz göreceksiniz!